ERMENİ MESELESİ
Yüzyıllar boyunca iç içe yaşadığımız Ermenilerle hiç bir problemimiz yoktu. Zamanla Batılı güçler, Ermenilerin din farklılıklarını kullanarak aleyhimize kışkırtmaya başladılar. Aramıza kin ve nefret tohumları attılar. Ermenilerin isyan etmelerini gerektirecek haklı hiç bir sebep yoktu. Yine de aldatıldılar.
Ermeni meselesinden ders almalıyız ki; bir daha buna benzer oyunlara gelmemeliyiz. Çünkü; Milli birliğimizi bölmek için dahili ve harici bedhahlarımız durmadan çalışmaktadırlar. Hatta bunu yapanlar bizden gibi görünmeyi de ihmal etmemektedir.
Hassa'da Ermeni isyan hareketleri, Anadolu'nun diğer yerlerine göre geç başladı.
Hassa kazası kurulduğunda nüfusun % 10'u gayrı müslim olduğu halde 4 kaza meclisi üyeliğinden biri Ermenilere verilmiştir(A.Cevdet Paşa. Maruzat. Y.Halaçoğlu.Çağrı Yay.1980). O sıralar Zeytun Ermenileri Fransa ile siyasi ilişki içindeydi.
Osmaniye Mutasarrıfı Mehmet Asaf (1909 Adana Ermeni Olayları ve Anılarım. T.Tarih Kurumu 1986.Ankara) anılarında 1909 Adana Ermeni olaylarını anlatırken diyor ki;
1-Hassa beyleri ile ahali devamlı çekişme halinde olduğundan Hassa ilçesi, İskenderun ve Meydanı Akbez yolundan Dörtyol Ermenilerinin silah ve fedai kaçakçılığına tek kapı idi.(sayfa 10).
2-Hassa kaymakam vekili Bekir beyin Cebel-i Bereket Mutasarrıflığına çektiği telgraf "Eğribucak olayını çıkaran Dörtyollu Serkis bu gece yatsı namazında Hassa Cami-i Şerifine hücum ile ikisi ağır 6 islamı yaralayıp kaçtı". 03 Nisan 1325 (1909). (s.40-41).
3- Ermeni Muşeg'in sebep olduğu Adana ermeni olayları 14 Nisan-27 Nisan 1909 tarihleri arasında 13 gün sürmüştür. Bütün Fransız, İngiliz ve Amerikan zırhlıları İskenderun ve Mersin önünde gösteri yaparak Ermenilere yardıma başladılar. Nisanda Abdulhamid han hal olunarak, yerine Sultan Reşad'ın padişahlığa geçtiği İstanbul'dan duyurulduğu gibi Hamidiye zırhlısıyla Mecidiye ve bazı gemilerimiz Mersin ve İskenderun sularına geldiler. 27 Nisan 1909 günü Hamidiye, karaya 2 tabur asker çıkardı. O gece askerlerle birlikte Dörtyol'a girmeye çalıştık ve Ermenilerin dehşetli ateşiyle karşılaştık. O gece giremediğimiz Dörtyol'a, ertesi sabah girdik.(sayfa 12).
4-Ermeniler, defalarca İskenderun ve Halep'ten mutasarrıflığa gönderilen silah ve teçhizatı, hatta askerleri basarak yolda yağma ettiler.Syf. 13).
5-Olay çıkaran Ermeniler aynı zamanda Fransız, İngiliz ve Amerikan donanmasını kullanarak resmi görevlileri suçlu göstermeye çalışıyorlardı. Cezalandırılması için de ayrıca baskı yapmaya çalışıyorlardı. Bu Medeni Dünyayı temsil eden güçler Türk görevlileri suçlamak için Akbez Fransız manastır rahipleriyle, Ermeni katolik rahip ve kilise ileri gelenlerinin şahitliklerini yeterli görüyordu.(sy. 16).
6-Babikyan'la Medreseciyan olayların rengini irticai renge sokarak, gazetelere türlü türlü, kendilerine göre beyanatlarda bulunarak, saptırıyorlardı. Bunların elebaşıları da Tanin'de Hüseyin Cahit Bey'di.İttihat ve Terakki organı olmak dolayısıyla, maalesef cemiyetin görüşünü aks ettiriyordu. Güya bu olayın da 31 Mart Vakası gibi Abdülhamid ve Onun avanesinden doğma ve onun devamı bir olay olarak göstermeye çalışıyor ve kabahati Abdülhamid'e atarak, Ermenilere hoş görünmeye ve yabancıları aldatmaya uğraşıyordu.Bu arada da bu yükü maalesef Sarayın teşvikiyle islâmlara ve bazı memurlara yükleyerek ve bizim vali ve kumandanı Adana köprü başlarına asarak, işin içinden sıyrılmak ve tarihimiz lekelemekle kendilerince bir siyaset yapıyorlardı.(sayfa 19).
Doğu Anadolu'dan Suriye ve Filistin topraklarına göçürülen Ermeniler, İngiliz işgaliyle Dörtyol taraflarında toplanmaya başlarlar. Yapılan zulme tepki olarak Payas ve Dörtyollular silahlanır ve mücadeleye başlarlar. Bundan çekinen Ermeniler, Akbez Manastırına toplanarak Antakya-Maraş arasında tehlike oluşturdular. Bu tehlikeyi ortadan kaldırmak için Nur dağları mücahitleri de bir araya gelerek Manastırı kuşatırlar. Bu mücahitlerin başına ziraatçı yedek subay Emin Arifi bey geçti.
Manastırın duvarlarını geçmek için Maraştaki 2. Kolordudan top istenir. O sırada Maraşta topçu çvuşu olarak askerliğini yapmakta olan Tiyekli Musa ile bir top ve az sayıda mermi gönderilir. Manastır düşeceği sırada Meydanı Akbez ve Tahta köprü tarafından gelen çok kalabalık Fransız askerleri taarruza başladı. Bunların topları, mitralyözleri ve beş adet uçakları vardı. Uçaklar mektup atarak aynı zamanda Ermenilerle haberleşmeyi sağlıyordu.İçerden Ermeniler, dışardan Fransızların saldırıları iki gün devam etti. Üçüncü gün yaptıkları bir huruç harekatıyla Ermeniler kaçtı.Fransızlarla birlikte Akbez meydanı ve Tahta köprü tarafına doğru çekilip gittiler. Çekilirken de çevredeki evlere ve mallara verebildikleri kadar zarar verdiler. Türklere kalmasın diye Manastırı ve Akbezden beş evi ateşe verdiler. Böylece 35 gün süren kuşatma sona erdi.
Manastır boşalınca Hassalılar küçük kaç-kaç yaşadılar. Dört köşe çayır çimenlikti, oğlak zamanıydı.
HASSA’DA ERMENİLERİN DURUMU
Yüzyıllardır Türkler ile Ermeniler birlikte yaşıyorlardı. Bu durumu Türklerin aleyhine kullanmak isteyen batılı dostlarımız (!) yıllarca sürdürülen planlı çalışmalar sonunda , Ermenileri kandırarak aramızı bozdular. Araya kanlı olaylar soktular.Oysa Bunlara yönetimde bile fazladan temsil hakkı verilmişti.
Hassa 1865’te kurulduğunda 4 Kaza Meclisi üyeliğinden biri Ermenilere verilmiştir. Ermeni nüfusunun (275) Kaza nüfusuna (2994) oranı sadece % 9 olmasına rağmen..
1909 ADANA ERMENİ OLAYLARI VE HASSA
Hassa, Adana Vilayetinin Cebel-i Bereket Sancağına bağlı kaza merkezidir. Bundan dolayıdır ki Adana olayları içinde Hassa’nın da adı geçmektedir.
Amerika, İngiliz ve Fransız , İttihat ve Terakkiciler ile güdümlerindeki basının desteğini alan Ermeniler iyice azıttılar.Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa Türkleri zayıflatmak için çalışıyorlardı. İttihatçılar 2. Abdulhamid’e muhalefet olduklarından her olayda Ermenilerden yana tavır koyuyorlar ve Padişahı suçluyorlardı. Bu ahval içinde suç işleyen kişiler Ermeni ise cezalandırılamıyor, Türk ise anında cezalandırılıyordu.
Cebel-i Bereket Mutasarrıflığınca tesbit edilen olaylardan bazıları:
-Hassa beyleriyle ahali daimi çekişme halinde olduğundan Hassa ilçesi, İskenderun ve Akbez Meydanı yolundan Dörtyol Ermenilerinin silah ve fedai kaçakçılığına tek kapı idi. Mutasarrıflık bu yolu kapatmıştır.
-Hassa kaymakam vekili Bekir beyin Cebel-i Bereket Mutasarrıflığına çektiği 3 Nisan 1325 tarihli telgraf:”Eğribucak olayını çıkaran Dörtyol’lu Serkis bu gece yatsı namazında Hassa Cami-i Şerifine hücum ile ikisi ağır altı İslamı yaralayıp kaçtı.”
-Ermeniler, kaç kere İskenderun ve Halep’ten Osmaniye’ye gönderilen silah ve teçhizatı, hatta askerleri basarak yolda yağma ettiler.
-Olay çıkaran Ermeniler aynı zamanda Fransız, İngiliz ve Amerikan donanmasını kullanarak resmi görevlileri suçlu göstermeye ve cezalandırılması için baskı yapmaya çalışıyorlardı. Bu Medeni Dünya’yı temsil eden güçler Türk görevlileri suçlamak için Akbez Fransız Manastır rahipleriyle, Ermeni katolik rahip ve Kilise ileri gelenlerinin şahitliklerini yeterli görüyordu.
-Tanin Gazetesi, İttihatçıların telkiniyle Ermeni yanlısı yayınlar yapıyordu. Bunlar, siyaset yüzünden bu olayda yabancılara karşı Türkleri suçluyordu.
ERMENİ İNTİKAM TABURLARI
Birinci Dünya Savaşı öncesi, Erzurum mebusu Karakin Pastırmacıyan Kafkaslara geçerek Rusların yardımlarıyla Türklere karşı katliam çeteleri oluşturmuştur. Bu sürüler, yaptıkları vahşeti ihtiyar-bebek, kadın-erkek, asker-sivil ayrımı yapmadan uygulamıştır. Osmanlı Devleti, vahşeti önlemek için 1915 yılında “Tehcir Kanunu”nu uygulayarak, Bunları, Ülke’nin daha güvenli olan Şam ve Halep taraflarına götürmüştür.
ERMENİLERİN CEBEL-İ BEREKET’E YIĞILMASI
Suriye’yi işgal eden İngilizler, Kuzeye doğru ilerlemeye devam ederek Dörtyol ve Hassa’yı da işgal edince, Adana Ermeni olayları ile Doğu Anadolu’daki vahşet yaptıkları için göçürülenlerden oluşan kalabalıklar da buralara geldiler. Önceleri İngilizlerden yüz bulamadıkları için halka zulmedemediler.
11 Aralık 1918 tarihinde İngilizlerin, Dörtyol’u işgal etmesiyle kara Mehmet çavuş eski vatanı Tiyek köyüne gitmişti. Yanındaki komşuya işgal kuvvetlerinden iki Ermeni erkeği ile bir Ermeni kadını gelmişlerdi.Kadın, Ermenilerin Adana’dan sürüldükleri sırada verdiği bir keçinin yerine bir sürü istiyordu. Hiç söz dinlemeden adamın bütün hayvanlarını sürüp götürdüler. İki gün sonra tekrar gelerek aynı insandan zorla para almağa uğraştılar. Bu haksızlıkları gören Mehmet, kardeşi Ahmet’le birlikte Ermenilere temiz bir dayak attılar. Dağa kaçtılar. Ailelerini Nur dağlarının kuytu bir yerine bırakarak işgalcilere karşı çete mücadelesine başladılar. Kendilerine başka vatanseverler de katılıyordu.
MİLLİ MÜCEDELEDE İLK KURŞUNU ATAN HASSALI
Geceleyin işgal mevkiine doğru yola koyuldular. Hösem Dede mevkiinde silah sesleri duymaya başladılar. Gizlice yanaştılar. Ermeniler, Türk kadınlarını bir eve doldurmuşlardı. Bu arada köylüden birkaç kişi de çeteye iltihak etmişti. Ermeniler az bir direnme sonucu kadınları bırakarak kaçtılar. Tepelerin üzerine kadar takip sürdü. Orada bir duvarı siper ederek geceyi geçirdiler. Ertesi gün, Fransız subayların idaresinde bir Ermeni taburunun elli metre kadar yaklaşmasını beklediler. Kara Mehmet çavuşun ateşiyle çatışma başladı. 19 Aralık 1918 tarihindeki, üç saatlik çarpışmalar sonunda 15 işgalci öldürülmüş ve 80 mavzer ele geçirilmiştir. Hassalı (Tiyekli ) olduğu bilinen Kara Mehmet çavuşun attığı bu kurşunlar Milli Mücadele’nin ilk kurşunudur.
15 Eylül 1919 Anlaşması ile İngilizler çekilir, meydan Fransızlara kalır. Bundan sonra da Ermenilerin Türk ahaliye zulmü iyice artar. Halkın silahlanması ile Dörtyol’da hükumet konağı etrafına sıkışıp kalan Ermeniler, durumlarının kötüye gittiğini görerek Akbez Manastırı’na toplanırlar.
ÇİFTE BAYRAM
Türklerle Ermenilerin arası tam bozulmamıştı. Ermenilerin ağzında mütemadiyen tekrarlanan “çifte bayram yapacağız” lakırdısı dolaşıyordu. Akbezli kadınlardan biri besleyip-büyüttüğü bir Ermeniye sorar:”Nedir bu çifte bayram?” O da der ki:”Yarın muslimanlar bayram namazına camiye gidecekler. Biz de camileri yakarak çifte bayram yapacağız” der. Bu iğrenç planı öğrenen Türkler; Ermenilerden önce harekete geçerek katliamdan kurtulurlar.
Antakya-Maraş ve Halep-İskenderun arasında büyük bir tehlike oluşmuştu. Nur dağları mücahitleri birleşerek Manastırı kuşatırlar. Bu mücahitlerin başına Hassa’dan ziraatçı yedek subay Emin Arifi bey geçti. Ayrıca çevredeki mücahid guruplarının reislerinden istişare heyeti oluşturuldu.
Manastır’ın duvarlarını aşmak için, Maraş’taki 2. Kolordu, bir topçu (Tiyekli Çakal Musa), bir top ve az sayıda top mermisi gönderir. Akbezli Teke Mehmet, topu tek başına tepeye çıkarır. İsabetli atışlar yapılır.
Meydan-ı Akbez üzerinden oldukça kalabalık ve uçaklarla desteklenen bir Fransız birliğinin gelmesiyle Ermeniler Manastırdan çıkabilirler. Bir çok evi ateşe vererek çekilen Ermeniler, Fransızlarla birlikte Meydan-ı Akbez istikametinde giderek Akbez’i terk ederler. 35 gün süren kuşatma sona ermiştir. Manastır boşaldığında halkın “kaç-kaç” olay yaşanır. Daha sonra çevre halkı evlerine dönmüştür.
MİLLİ MÜCADELEDE BİR BAŞKA HASSALI : SÜTÇÜ İMAM
31 Ekim 1919 günü, birkaç Fransız askerinin önüne düşerek çarşıyı gezdirmek bahanesiyle Uzunoluğa gelen birkaç Ermeni gönüllüsü, o civardaki hamamdan çıkan kadınları görerek, saldırırlar her birisinin peçesini yırtarak bir ikisinin bayılmasına ve ötekilerin de feryat ederek kaçmalarına sebebiyet verirler. Bunlara karşı koymak isteyen civar kahvedeki Türklere de silah çekerek iki Türk’ü yaraladılar.
O sırada sütçülük yapan ve “Sütçü İmam” diye anılan bir ihtiyar, peçe yırtan ve erkekleri yaralayan birkaç azgın Ermeniyi tabancası ile yere serdi ve yan sokakları izleyerek derhal gözden kayboldu. Maraş’ın kurtuluşunda önder olan ve bugün Maraşlıların gönüllerinde yaşayan bu kahraman namına Maraş’ta yapılmış bir üniversite, lise ve anıt bulunmakta; Hassa’da ise hiçbir şey yoktur.
1 Kasım 1919 günü Zeytinlik’te boğazlanmış ve parça parça edilmiş bir Türk genci bulundu. Tiyekli oğlu Kadir namındaki bu genç yakalanmayan Sütçü İmam’ın dayısının oğlu idi ve Maraş’ın ilk şehidi oldu.
NETİCE
Tarih boyunca Ermenilerle beraber yaşadık. Başka milletlerin Onları yok etmelerini engelledik. Bütün Türkler askerlik yaptığı için iş kuramazken, askerlik yapmayan Ermeniler ticaret ve sanatla iştigal ederek zengin olmuşlar, rahat yaşamışlardı . Varlıklarını Türklere borçlu olan bu nankörler, Türk düşmanlarının oyunlarına gelerek beşikteki bebeklere bile işkence yapmışlardır.
Bizden toprak istiyorlar. Neyin karşılığı olarak? Eğer Türklerin koruyuculuğuna girmeselerdi bıraksınlar toprakları olmasını; varlıkları bile olmazdı. Bunun böyle olduğunu bilmiyorlar mı? Ruslarla ve Fransızlarla birlik olup bizi arkamızdan vuran bu kalleşler, önce bunun hesabını vermeliler. Döktükleri kanların ve çektirdikleri acıların cezasını çeksinler.
İşgalcilere hizmet ettiler. Onlarla birlikte çekip gittiler. İşgalciler kendi topraklarına dönerken, ya Ermeniler nereye gittiler?
Geçmişte işgalcilere hizmet eden Ermeniler ve efendileri, hesabı bize ödetmeye çalışıyorlar. Efendileri niçin ödemiyor? Ermenilerin bize borcu var, Rusya ve Fransa’dan ise alacağı. Ruslar, Kafkasya’dan, Ermenilere Türk toprağı vererek borcunu bize ödetti. Bunu diğerleri takip etmek istiyor. Bu oyuna gelecek miyiz ?
Ali COŞKUNER
|